Türkiye günlerdir bir propaganda fırtınasının içinde: “Terörsüz Türkiye”, “Yeni Anayasa”, “Yumuşama dönemi”, “Sivilleşme”, “Silah bırakma açıklamaları”…
Bu söylemler; topluma barış, çözüm ve birlik maskesiyle sunuluyor ama arka planında milletin egemenliğini hedef alan bir dönüşüm var.
“Çünkü bugün mesele “terörsüzlük” değil, Cumhuriyetsizliktir.”
Cumhuriyet kelimesi, Arapça cem-hur (cemiyet, halk topluluğu) kökünden gelir.
Orijinal anlamı:
“Bir toplumun birlikte karar alması”, yani halkın yönetime katılmasıdır"
Atatürk'ün Cumhuriyeti tanımlarken kullandığı ifade de buna dayanır:
“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.”
Cumhuriyet, bir rejim değil; bir halk sözleşmesidir.
Gündemdeki "Yeni Anayasa" tartışması, sadece teknik bir metin değişikliği değildir.
Amaç:
ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack’ın "Osmanlı millet sistemi Türkiye için en uygunudur" demesi de bu planın dış boyutunu açık eder niteliktedir.
Bugün görünürde kutuplaşmış, gerçekte örtülü işbirliği içinde olan bir siyasi üçgen var:
AKP – MHP – DEM.
Bir yanda “millî birlik”, diğer yanda “çok kimlikli toplum” söylemleriyle, sistem dönüşüyor.
Muhalefet kanadında ise (CHP, TİP gibi partilerde) genellikle "tepkisizlik" ve “uyum politikası” hâkim.
Bağımsızlar Hareketi bu noktada meseleyi yeniden adlandırıyor:
“Cumhuriyet, halk odaklı dijital yönetişim sistemi olarak yeniden inşa edilmelidir.”
Halkın denetleyemediği, katılamadığı bir yapı ne kadar cumhuriyet ismini taşısa da artık halkın değildir.
Bu yüzden yeni model şudur:
Bu üç sütun üzerine kurulacak sistem, Cumhuriyet 5.0 – Halk Yönetişimi Modelidir.
Cumhuriyet bir bayram değil, bir mücadeledir.
Bugün bu mücadele artık “simgeler” değil; anlamlar üzerinden yürümektedir.
Cumhuriyet’in özünü unutma.
Halkın söz hakkını kimseye bırakma.
Bağımsızlar Hareketi bu sesi yeniden yükseltecek.
Çünkü bu millet ne devletsiz kalır, ne de iradesiz.